DOLAR 38,1588 0.3%
EURO 43,6101 1.61%
ALTIN 3.957,732,27
BITCOIN 32526712.41709%
İstanbul
10°

AZ BULUTLU

04:38

SABAHA KALAN SÜRE

Münire Şen

Münire Şen

13 Mart 2025 Perşembe

Netflix’ten Gerçek Hayata: Kore Siyasetinde bir K-drama Senaryosu

Netflix’ten Gerçek Hayata: Kore Siyasetinde bir K-drama Senaryosu
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Merhaba, Kore Gündemi okurları!

Yeni bir başlangıcın heyecanıyla sizlere ilk kez sesleniyorum! Türkiye’de uluslararası ilişkiler okuduktan sonra yüksek lisans eğitimim için Kore’de, Seul Ulusal Üniversitesi’ne (Seoul National University) adım attım. Başta kişisel bir merakla başlayan Kore ilgim, zamanla daha derin akademik bir keşfe dönüştü. Artık Kore’yi sadece ders kitaplarından değil, sokaklarından, insanlarından ve hatta siyasetin günlük hayatı nasıl şekillendirdiğinden öğreniyorum.  Bu köşede Kore’nin siyasetinden toplumsal yapısına, gündelik hayatın küçük ama anlamlı detaylarından bölgedeki büyük gelişmelere kadar pek çok konuya değineceğim. Ancak bunu sadece akademik bir dille değil, bir gözlemcinin merakı ve bir içeridenin deneyimleriyle harmanlayarak sizlere aktarmak istiyorum. Çünkü bazı olaylar sadece bir haber veya makale başlığı değil, aynı zamanda içinde yer aldığınız bir hikâye gibi hissedilir. İlk yazım, bu bakış açımın örneklerinden biri. Son zamanlarda Kore siyasetinde yaşanan ve beklenmedik gelişmelerle adeta bir dizi senaryosunu aratmayan bir olaya tanıklık ettim. O kadar sürpriz doluydu ki, kendimi bir an için Netflix’te bir K-drama izliyormuş gibi hissettim. İşte bu yüzden, ilk yazıma böyle bir başlığı uygun gördüm. Keyifli okumalar dilerim.

Netflix’ten Gerçek Hayata: Kore Siyasetinde bir K-drama Senaryosu

3 Aralık akşamı, saat 22.30 civarında Seul’de okulumun kütüphanesinde ders çalışıyordum. O sırada Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, beklenmedik bir şekilde televizyonda canlı yayına çıkarak, “Kuzey Kore yanlısı güçleri ortadan kaldırmayı ve anayasal özgürlük düzenini korumayı amaçladığını” söyleyerek sıkıyönetim ilan etti. O an her şeyden habersizdim, ta ki telefonum arka arkaya gelen mesajlar ve aramalarla titreşmeye başlayana kadar. İrkilerek telefonu elime aldım ve daha ne olduğunu anlayamadan ablamın telaşlı sesi kulağımda yankılandı: “İyi misin? Kore’de ne oluyor öyle? Sıkıyönetim ilan edilmiş. Çabuk eve git!” Sarsılıp hemen internete baktım. Gerçekten de, Güney Kore’de 1980’den bu yana ilk kez sıkıyönetim ilan edilmişti.

İnanılır gibi değildi. Günümüz Kore’sinde böyle bir olayla karşılaşmayı hiç beklemiyordum. Kütüphanedeki diğer öğrenciler de benden farklı değildi; özellikle sıkıyönetim kavramını ilk kez duyanlar korkuyla birbirine bakıyor, “Ne olacak şimdi? Yarın okula gidebilecek miyiz? Dışarı çıkabilecek miyiz?” diye birbirlerine soruyorlardı. Ben ise üzerimizde uçuşan helikopter sesleri eşliğinde bir an önce eve gitmeye çalışan yabancı bir öğrenci olarak neyle karşı karşıya olduğumu bilememenin tedirginliğini yaşıyordum. Ta ki sabah 04.30’da başkanın sıkıyönetimi kaldırdığı haberi gelene kadar…

Sıkıyönetim Nedir ve Ne Zaman Uygulanır?

Sıkıyönetim, genellikle, iç ayaklanma veya isyan gibi devleti tehdit eden yaygın sivil kargaşalarda, ulusal acil durumlar, doğal afetler veya kamu düzensizlikleri söz konusu olduğunda, terör tehdidi veya ciddi siyasi huzursuzluk durumlarında ilan edilir. Ancak Güney Kore’de böyle bir tehdit ortamı yokken, Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un ani bir karar ile sıkıyönetim ilan etmesi şaşkınlıkla karşılandı ve yoğun tartışmalara yol açtı.

Kamuoyunda büyük tartışma

Sabahın erken saatlerinde sıkıyönetimin kaldırıldığı haberi duyulduğunda, içimde bir rahatlama hissetsem de, bu yaşananların ardında ne gibi siyasi hesapların olduğunu merak ediyordum. Tek gecelik bir siyasi kriz miydi, yoksa Güney Kore’de daha büyük bir dönüşümün habercisi mi?

Olayın hemen ardından Güney Kore kamuoyunda büyük bir tartışma başladı. Muhalefet partileri, Yoon Suk Yeol’un bu kararını “demokrasiyi baltalayan bir girişim” olarak nitelendirerek sert tepki gösterdi. Halk arasında da ciddi bir kutuplaşma vardı. Bazıları bu kararın Kuzey Kore tehdidine karşı bir güvenlik önlemi olduğunu savunurken, büyük bir kesim bunun bir güç gösterisi, düşüncesizce alınan, gereksiz saçma bir manevra olduğunu düşünüyordu. Protestolar hızla ülkenin dört bir yanına yayıldı.

Sıkıyönetimden Sonraki Saatler: Halk ve Meclisin Tepkisi

Sıkıyönetim ilan edildikten sonra ülke genelinde belirsizlik ve tedirginlik hakimdi. Medya organları, hükümet yetkililerinden bilgi almaya çalışırken, muhalefet partileri hızla tepki gösterdi. Mecliste sert tartışmalar yaşandı ve sıkıyönetim kararının anayasaya aykırı olduğu iddia edildi. Halk arasında da büyük bir şaşkınlık ve endişe vardı. Birçok kişi, Güney Kore gibi gelişmiş bir demokraside bu tür bir kararın nasıl alınabildiğini sorguluyordu. Bazı şehirlerde protestolar başladı. Özellikle başkent Seul’de halk sokağa dökülerek hükümetin kararını eleştiren sloganlar attı. Güney Kore tarihinde sıkıyönetim ilanının genellikle askeri yönetimler döneminde görüldüğü düşünüldüğünde, bu karar demokratik değerlere aykırı olarak değerlendirildi. Sosyal medyada ise #DemokrasiyeDokunma etiketi hızla yayılmaya başladı. Tepkilerin giderek büyümesiyle birlikte, sabaha karşı 04:30’da Yoon Suk Yeol, sıkıyönetimi sona erdirdiğini açıkladı. Ancak, bu kararın geri alınması, halkın öfkesini dindirmedi. Aksine, başkanın yetkilerini kötüye kullandığı yönündeki eleştiriler daha da arttı. Bunun üzerine mecliste, başkanın azledilmesi için harekete geçildi.

Özellikle gençler ve üniversite öğrencileri bu duruma karşı en büyük tepkiyi gösteren kesimdi. Kore’de demokrasinin oturmuş bir sistem olduğuna inanıyordum, ancak bu olay bana siyasi istikrarın her zaman garantili olmadığını gösterdi. Özellikle, etrafımda “1980 Gwangju Ayaklanması’ndan bu yana en büyük demokrasi krizi olabilir” şeklindeki yorumları duymak oldukça dikkat çekiciydi. Öğrenim görmekte olduğum Seul Ulusal Üniversite’sinde (​Seoul National University), Güney Kore’nin en prestijli üniversitelerinden biri olarak, 3 Aralık 2024 tarihinde Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilan etmesine karşı önemli tepkilere sahne oldu. Üniversitemde daha önce hiç şahit olmadığım bir ana şahit olmuştum. Bütün okul rektörlük binasının önünde toplanarak, üniversitenin 525 profesör ve araştırmacısı, Başkan Yoon’un istifasını talep eden bir bildiri yayımladı. Ayrıca, 5 Aralık 2024 tarihinde SNU profesörleri, anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetimi kınayan ve Başkan Yoon’un derhal istifa etmesini talep eden ikinci bir bildiri daha yayımladılar. ​ SNU’nun akademik camiasının, ülkenin demokratik değerlerini ve anayasal düzenini koruma konusundaki kararlılığını gözlemlemek benim için hayranlık uyandırıcıydı.

Güney Kore’de Sıkıyönetimin Tarihsel Bağlamı

Bu yaşananları anlamlandırabilmek için Güney Kore’nin geçmişine bakmak gerekiyor. Ülkede sıkıyönetim denildiğinde akla gelen ilk olay, 1980 Gwangju Ayaklanması ve o dönemki askeri darbe sürecidir. General Chun Doo-hwan’ın darbe sonrası ilan ettiği sıkıyönetim, Güney Kore’nin demokratikleşme sürecinde bir dönüm noktası olmuştu. O dönemde halk büyük bir baskı altına alınmış, medya susturulmuş, sokaklara tanklar çıkmış ve bir çok kan dökülmüştü.

Peki, 2024’te durum neydi? Günümüzde Güney Kore’nin demokratik bir yönetimle idare edildiğini düşünsek de, başkanın bu ani kararı birçok kişiyi bir anlık 40 yıl öncesine götürdü. Fakat ortada ciddi bir kriz veya tehdit yokken böyle bir karar alınması, halkın büyük bir bölümünde endişe yaratmıştı. Uluslararası medyada insanların demokrasiye inancının sarsıldığı haberleri yer alsa da; Korelilere göre başkanlarının bu düşüncesiz hamlesi, gereksiz ve komik bulunmasının yanı sıra demokrasiye inancının sarsılmadığını, bütün engellemelere rağmen vekillerin meclise girerek oylama yapmasıyla kanıtladığını düşünüyorum.

Mecliste Neler Yaşandı?

Sıkıyönetim ilanının ardından muhalefet partileri hızla harekete geçti ve Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol’ün görevden alınması için azil sürecini başlattı. Ancak bu süreç, beklenenden daha büyük bir gerilime sahne oldu. Meclis oturumunun gerçekleşmesini engellemek isteyen bazı güvenlik güçleri, vekillerin girişini zorlaştırdı. Buna rağmen, muhalefetteki Demokrat Parti ve iktidar partisinden bazı milletvekilleri dahil olmak üzere 190 vekil bir araya gelerek oylamayı gerçekleştirdi.

14 Aralık 2024’te yapılan oylamada, Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol’ün azledilmesini öngören önerge Ulusal Meclis’te kabul edildi. Böylece, Güney Kore tarihinde ikinci kez bir devlet başkanı resmen azil sürecine girmiş oldu. Anayasa Mahkemesi, azil kararını incelemeye alırken, süreç tamamlanana kadar Yoon’un yetkileri askıya alındı ve geçici olarak başbakan Han Duck-soo devlet başkanlığı görevini üstlendi. Ancak, siyasi çalkantılar burada da bitmedi. Kısa bir süre sonra meclis, Han Duck-soo’nun da görevden alınmasına karar verdi. Böylece, Güney Kore’de yönetim krizi daha da derinleşti. Yeni bir lider belirlenene kadar, geçici devlet başkanı olarak Maliye Bakanı Choi Sang-mok atandı. Güney Kore demokrasisi, tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçerken, yaşanan bu gelişmeler ülkenin siyasi geleceği açısından belirleyici olacak gibi görünüyor.

Peki Başkan Yoon neden sıkı yönetim ilan etti?

Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, sıkıyönetim ilan ettiği canlı yayında kararını “ulusal güvenliği tehdit eden unsurları ortadan kaldırmak ve anayasal düzeni korumak” olarak gerekçelendirmişti. Konuşmasında, Kuzey Kore ile bağlantılı olduğunu iddia ettiği grupların iç tehdit oluşturduğunu ve hükümete karşı “devlet karşıtı faaliyetlerde” bulunduğunu öne sürdü. Ancak, kamuoyunda ve uzmanlar arasında bu tehdidin ne kadar gerçek olduğu tartışmalıydı. Muhalefet partileri ve birçok hukukçu, bu kararın siyasi bir hamle olduğunu ve başkanın güç kazanmak amacıyla bu yola başvurduğunu iddia etti.

Başkanın bu kararı almasının ardında birkaç olası neden üzerinde duruluyordu. İlk olarak, son dönemde popülaritesi ciddi şekilde düşmüştü. Ekonomik sıkıntılar, artan enflasyon ve iç politikadaki gerilimler, hükümet üzerindeki baskıyı artırmıştı. Ayrıca, yaklaşan seçim süreci de göz önüne alındığında, sıkıyönetim ilanının siyasi bir hesap olduğu görüşü güçleniyordu. Bir diğer olasılık ise, Kuzey Kore ile ilişkilerin gerilmesi ve dış politikada artan tansiyondu. Ancak, herhangi bir askeri çatışma veya açık tehdit olmadığı için bu gerekçe kamuoyunu tam olarak tatmin etmedi. Daha çok Başkan Yoon’un ve eşinin son zamanlarda çıkan yolsuzluk haberlerinden dolayı olayı örtbas etmek için böyle bir hamlede bulunduğu görüşü hakimdi. Demokrat Parti’nin meclis çoğunluğunu kullanarak bazı yöneticilerin yetkilerini kısıtlamaya yönelik önerge sunması ve hükümet bütçesinde kesintiye gitme kararı alması, Başkan Yoon’u rahatsız etti. Bu hamle, daha çok güç dengelerinin kimde olduğunu gösteren bir siyasi şov niteliğindeydi. Başkan ve meclis farklı partilere sahip olduğunda siyasi polarizasyon olarak adlandırılan kutuplaşma durumunun yaşanması ve krizlerin çıkması oldukça olağan bir durumdur. Ancak demokrasinin iyi işlediği bir ülkede, sıkıyönetim gibi düşüncesiz bir hamle, sadece daha büyük bir tepki doğurur.

Bundan sonra ne olacak?

Yoon Suk Yeol hâlâ görevden uzaklaştırılmış durumda ve Anayasa Mahkemesi’nin nihai kararını bekliyor. Mahkeme, başkanın yetkilerini kötüye kullanıp kullanmadığını değerlendirerek azil sürecine nihai noktayı koyacak. Eğer azil kararı onaylanırsa, Güney Kore 60 gün içinde yeni bir başkanlık seçimine gidecek. Ancak, mahkeme azil kararını reddederse Yoon görevine kaldığı yerden devam edebilecek. Bu belirsizlik ortamında Güney Kore siyasi tarihinde yeni bir sayfa açılıyor. Siyasi gerilimler ve halkın tepkisi, ülkenin gelecekteki yönünü belirlemede kilit rol oynayacak. Demokrasi, otoriter eğilimlerle sınanırken, halkın bu sürece nasıl karşılık vereceği büyük önem taşıyor.

Son gelişmelere göre, Yoon Suk Yeol 52 gün süren tutukluluğun ardından serbest bırakıldı. Bu gelişme, sürecin gidişatına dair yeni soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Destekçileri bu kararı adaletin tecellisi olarak değerlendirirken, muhalefet ve sivil toplum örgütleri sürecin şeffaflığını ve hukuki meşruiyetini sorgulamaya devam ediyor. Yoon’un siyasi sahneye nasıl döneceği, kamuoyunun bu gelişmeye vereceği tepkiyle şekillenecek. Ancak şurası net: Güney Kore, yalnızca bir liderin değil, demokrasisinin de kaderini belirleyecek bir dönemeçte. Yoon’un serbest bırakılması, siyasi krizin sona erdiği anlamına mı geliyor, yoksa daha büyük bir çekişmenin habercisi mi? Bunu ancak zaman gösterecek. Olayın başından beri yaşananlar, yalnızca hukuki bir sürecin değil, aynı zamanda halkın demokrasiye olan inancının bir sınavı niteliğinde.

Sıkıyönetim fiyaskosu, Güney Kore demokrasisinin hem istikrarsızlığının hem de direncinin bir kanıtıdır. Ayrıca belirtmek isterim ki bu, 20. yüzyıl diktatörlüğünün kolektif travmasının sadece tarih olmadığının ürpertici bir hatırlatıcısıdır. Bu olayları bizzat deneyimlemek beni bir kez daha Kore’deki bölünmüşlüğün ciddi ve kaçınılmaz gerçekliği konusunda uyandırmakla kalmadı, bunun liderler tarafından baskı ve kontrolü meşrulaştırmak için nasıl istismar edilebileceğini; Güney Kore’de siyasi istikrarın aslında ne kadar kırılgan olabileceğini ve demokrasinin korunması için halkın ne kadar duyarlı olabileceğine de şahitlik etmiş oldum. Güney Kore’de yaşadığım o gece, adeta bir K-drama senaryosuna benziyordu. Başrolde halkı şok eden bir siyasi lider, gerilim dolu saatler, ansızın gelişen olaylar ve sabaha karşı gelen sürpriz bir çözüm… Ancak buradaki fark, bunun sadece bir dizi sahnesi değil, gerçek hayatta yaşanan bir demokrasi sınavı olmasıydı.

muniresen@koregundemi.com
www.instagram.com/muniresen

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.